Ana içeriğe atla

Dünyayı Döndüren Adam Galileo (Etkin Yay.)

Bu yıl daha fazla kitap okuyabilmek için uzun zamandır üyesi olduğum fakat bir türlü verimli kullanmayı beceremediğim Goodreads internet sayfasında kendime yıllık bir hedef belirledim. 2017 yılı boyunca toplam 40 kitap okuma hedefi koydum. Bu süreçte kendimi takip etmek ve yıllardır okuduğum her kitabın arkasında 'kendime' ufak da olsa bir not bırakma hedefimi gerçekleştirmek adına, okuduğum her kitabın sonunda kısa bir değerlendirme yazmaya karar verdim. İşte bu da Ocak ayında okuduğum, yılın dördüncü kitabı olan 'Dünyayı Döndüren Adam Galileo' kitabı üzerine karaladıklarım:

Tamamen rastlantı sonucu elime geçmiş olan bu kitap Galileo'nun hayatını detaylı bir şekilde öğrenmenin ötesinde biyografi türüne yıllardır ısınamamış biri olarak beni 'biyografik roman' türü ile tanıştırması anlamında benim için özel bir yere sahip oldu. 'Dünyayı Döndüren Adam Galileo' aslında bir 'biyografik roman' serisine ait bir kitap. Üniversite yıllarında herkesin rastladığına eminim; fakülteye stand açıp kutularla, seri şeklinde kitaplar satanlar oluyordu; bordo-siyah yayınlarının klasiklerinden, hiç duymadığınız yayınların ilginç kitaplarına kadar türlü türlü. Yöntemleri gereği herhalde bu kitaplara pek ilgi göstermezdim fakat bahsettiğim seri de işte tam da o standlarda birçok sefer elime gelmiş fakat almaya cesaret edemediğim kitaplardan.

Serinin yazarlarının tümü Rus; geçmişi Sovyetler zamanında 1933 yılında Maksim Gorki tarafından oluşturulan 'Büyük Adamların Hayatı' serisine uzanıyor. Dünya tarihini etkilemiş birçok karakterin hayatını müthiş detaylar ve usta bir dil ile, en önemlisi bunun hakkını verecek çok iyi bir çeviri ile Etkin Yayınları tarafından basılmışlar. Geçmişte okuduğum Jules Verne'in biyografisinin (Görülmezi Gören Adam Jules Verne) de bu seriden olduğunu sonradan fark ettim ve onun bende bıraktığı izlenim ve keyifli okuma deneyimini Galileo'nun biyografisinde de birebir tattım.

400'ün üzerinde sayfaya sahip bu eser internette tüm aramalarıma rağmen hakkında hiçbir şey bulamadığım 'Alfred Engelbertoviç Ştekli' adlı bir yazara ait. Tipik biyogafilerin aksine Galileo'nun iki nesil öncesinden hikayeyi anlatmaya başlamayıp direkt konuya giriyor, üniversitede hoca olarak çalışan Galileo ile ilk sayfalarda tanışıyoruz. Kitap boyunca Galileo'nun yaptığı çalışmalar, gözlemler ve bunları duyurmak için yayınladığı kitapları ve yazdığı mektupları tüm detaylarıyla öğreniyoruz. Üstelik bunu 'roman' dili ile bir anlatı şeklinde türün özelliği gereği. Galileo ve ona karşı çıkan birçoklarının mücadelesini gözlerken arka planda Floransa'da veya Padua'da güneşli bir günün ya da aldığı bir mektuba Galileo'nun verdiği içten tepkiyi de işliyor yazar metne. Fakat tüm bu 'yapay' detayların yanında kitabın ana akışını oluşturan olaylar, kişiler, bu kişiler arasında geçen yazışmalar, mektup metinleri, kitaplar ve kitapların sunuşu kuşkusuz müthiş bir araştırma ve kendini adamışlığın sonucu ortaya çıkabilecek detayda. Kitabı okurken 'bu kadarı da olmaz' diyerek defalarca kontrol etmeme rağmen hemen hemen her şey 'bilim tarihi' ile tutarlı ve özellikle tipik klişelerden fazlasıyla uzak.

Ancak Sovyet ekolünün mutfağından çıkabilecek detay ve işçilikte, buna karşın bir o kadar alçak gönüllükle yazılmış harika bir biyografik roman 'Dünyayı Döndüren Adam: Galiloe'. Serinin diğer kitapları ile de tanışmama vesile olduğu için de ayrıca benim için ayrı bir yere sahip olacak.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yürümenin Felsefesi (Kolektif Kitap)

Yürümenin Felsefesi Kolektif Kitaplar'ın yayın çizgisine tam yakışır, bir taraftan gerçek hayatla içli dışlı ama olayın düşünsel ve felsefi tarafından ödün vermeyen, çevirisi ile her zamanki gibi göz dolduran, tasarımı ile elinizde tuttuğunuzda dahi mutluluk hissi veren bir kitap; yürümenin felsefesine dair bir şaheser! Kendisi de bir felsefeci olan yazar Frédéric Gros , yürüme gibi günlük hayatın en temel ve kitapta da bahsettiği üzere 'tekdüze' davranışı üzerine sayfalarca fikirler, tarihsel kişilikler, bağlantılar ve renkli anekdotlar sunuyor. Tarihteki ünlü yürüyüşçülerden Nietzsche, Rousseau, Thoreau ve Emerson'ın yürümeye karşı yaklaşımlarını bizzat deneyimleri ve bunların üretme süreçlerine etkileri üzerinden etkili bir şekilde el alıyor. Doğada uzun soluluklu yürüyüşlerden, 'kafayı dağıtmak' için çıkılan yürüşlere, şehirde elleri cebinde sokaklarda başıboş dolaşmak olarak tarif edilebilecek 'fleaneur'lükten, Paris parklarında birbirine kur y

Bir Laboratuvar : YÖK’ün Gölgesinde Bilim Tarihi Işığında (Boğaziçi Ünv. Yay.)

Türkiye'nin Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) gölgesindeki akademisine panoramik ve oldukça kişisel bir bakış sunan "Bir Laboratuvar : YÖK’ün Gölgesinde Bilim Tarihi Işığında" adlı kitap, Türkçe yayınlanmış nadir bilimsel anlatılardan biri olma özelliği taşıyor. Boğaziçi Ünv. Psikoloji Bölümünde araştırmalarını sürdüren Reşit Canbeyli hocanın kaleme aldığı kitap bilimsel araştırmanın kendisini ve bu araştırmaların vazgeçilmez unsuru olan labaratuarları kişisel deneyimlerinden yola çıkarak yaklaşık yüz sayfalık bir kitaba onlarca ilginç bilgiyi sığdırarak anlatıyor. Kitabın ilk başında Amerika'daki eğitiminin ardından 1970'lerde Türkiye'ye dönüp Boğaziçi Ünv.'de psikoloji labaratuarı kurmaya çalıştığı dönemde karşılaştığı dramatik ortamı günümüzle de ilişkilendirerek yola çıkıyor yazar. Ardından 1980 darbesi ile YÖK yasasının etkilerini göz önüne serip 'üniversitelerin özerkliğine' yönelik yapılan tüm saldırılara akademinin sessiz kalmasından bahs